YUSUFÇELİK

1919 ruhu

Yüzyıllarca değişik kıtalarda hüküm süren cihan devleti Osmanlı İmparatorluğu son dönemlerinde giderek zayıflıyor, sürekli toprak kaybediyordu. 

Bu çöküş maalesef ana vatan Anadolu coğrafyasına kadar dayandı ve 1900’lü yıllarda memleketin dört bir köşesi, adına itilaf (anlaşma) devletleri denilen işgal kuvvetleri tarafından zaptedildi. Teçhizat, ordu hiçbir şey kalmamıştı elimizde. Ülke yok olmanın eşiğindeydi, beka sorunu kara bulut gibi çökmüştü memleketin üstüne. Deyim yerindeyse yarı sömürge durumundaydık. 

Mustafa Kemal Atatürk, İstanbul’da 6 ay milli kurtuluş için planlar, programlar yaptı. İzmir’in işgalinden 1 gün sonra Türk milletinin adeta geleceğini taşıyan Bandırma vapuruyla 16 Mayıs 1919’da İstanbul’dan 9. Ordu Müfettişi olarak yola çıktı. 19 Mayıs 1919’da Samsun’a vardı. 

Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin belgesi niteliğindeki "Nutuk" kitabının girişinde o günlerdeki memleketin durumunu şöyle anlatır:

"1335 senesi Mayıs'ının 19’ uncu günü Samsun’a çıktım. Vaziyet ve manzara-ı umumiye:

'Osmanlı Devleti’nin dahil bulunduğu grup, Harbi Umumide mağlup olmuş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şeraiti ağır, bir mütareke imzalanmış. Büyük harbin uzun seneleri zarfında, millet yorgun ve fakir bir halde.' demiştir."

İngilizleri şüphelendirmemek için, böbrek sancılarına Havza’nın kaplıcalarının şifalı geleceğini öne sürerek 6 gün sonra Samsun’dan ayrıldı. Halkı gelen tehlikelere karşı bilinçlendirmek için 28 Mayıs’ta ilk genelge yayımlandı. Stratejiler arasında işgallere karşı örgütlenen yerel cemiyetlerin bir çatı altında birleştirilmesi ve işgallere karşı çeşitli mitinglerle yurt çapında protestolar yapılması kararlaştırıldı.

Samsun’a gidiş, milletin sadece düşman işgalinden kurtuluşunu değil, belli bir zümrenin egemenliğinden kurtuluşunu da amaçlıyordu. Ulusal hedef, millet egemenliğine dayalı tam bağımsız bir devlet kurmaktı. O yüzden, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu her ne kadar 29 Ekim 1923 olsa da asıl doğum tarihi 19 Mayıs 1919’dur, çünkü ilk adımdır. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra devlet yönetimine gelenlere baktığımızda, saray eşrafının silsilesi değil normal vatandaşların çocukları olduğunu görüyoruz. İşte 19 Mayıs tam da budur aslında. 

Uzun yıllar yaşanan ulusal felaketlerin, çekilen zorlukların, milli direnişin ve verilen şehitlerin eseridir Türkiye Cumhuriyeti. Bizlere altın tepsi içerisinde sunulmayan bu önemli kazanımları genç kuşakların bilerek yetişmesi çok önemlidir.

O yüzden bu özel gün, “19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı” olarak onlara armağan edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti gençlerin omuzlarında yükselecektir. 

Atatürk, 1937 tarihli bir gazete demecinde ise şunları ifade etmiştir:
“Ben, 1919 yılı mayısı içinde Samsun’a çıktığım gün elimde, maddi hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız büyük Türk milletinin soyluluğundan doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevî bir kuvvet vardı. İşte ben bu ulusal kuvvete, bu Türk milletine güvenerek işe başladım. Ben Türk ufuklarından bir gün kesinlikle bir güneş doğacağına, bunun sıcaklık ve kuvvetinin bizi ısıtacağına, bundan bize bir güç çıkacağına o kadar emindim ki, bunu adeta gözlerimle görüyordum.” 

1919 bir reçetedir aslında bizim için tüm işlerimizde, hayat devam ediyorsa umut hep vardır.

Tüm Kurtuluş Savaşı (Milli Mücadele) kahramanlarımıza sonsuz saygıyla ve rahmetle. 

Minnettarız.