Dünyanın en geniş sınırlarına ulaşmış Osmanlı İmparatorluğu isyanlar, işgaller, çağa ayak uyduramama, toprak kayıpları ve daha birçok nedenle sürekli zayıflıyordu.
Başkent İstanbul işgal altında, hükümet milletin geleceğine sahip çıkmaktan acizdi.
Mustafa Kemal Paşa, Osmanlı İmparatorluğu 9. Ordu Müfettişi sıfatıyla 19 Mayıs 1919’da Samsun’a gitti.
Oldukça geniş yetkilere sahipti, bu yetkileri kafasında planladığı düşünceleri gerçekleştirmek için kullanmak istiyordu ve bir nevi düşüncelerini burada test etti.
Milli Mücadele’nin meşalesi Samsun’da yakılarak, tam bağımsızlığa giden yolun hikayesi başladı.
Mustafa Kemal’in Anadolu yolculuğundaki en büyük engel iletişimdi, bunun için telgrafa vakıf olmak gerekiyordu.
“Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır”
Telgraflar açısından güvenli olan Amasya’nın Havza ilçesine geçti, buradan da Amasya’ya geçti.
Amasya, düşüncelerinin ete kemiğe büründüğü yerdir ve buradan tüm dünyaya Milli Mücadele ilan edilir ve şöyle der:
“Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.”
Daha sonra Tokat, Erzurum ve Sivas’a gitti. İstanbul Hükümeti tarafından defalarca çağrılmasına rağmen gitmiyordu. Askerlikten ayrılmak zorunda kaldı, 8 Temmuz 1919 sabahı artık sivil bir vatandaştı. Mücadeleye böyle devam edecekti.
Cumhuriyet fikrini de ilk kez Erzurum’da dillendirdi.
Çalışmalarını aralıksız sürdürerek, sokaklarda gezerek, evlere giderek halkla buluştu ve yapılması gerekenleri birebir anlattı. Halk da varını, yoğunu ortaya koyarak kendisine destek verdi.
Samsun’da yakılan kıvılcımın Cumhuriyet ateşine dönüştürülmesi için Ankara’ya dönme vaktiydi. Aralık ayının zorlu kış koşullarında 3 otomobille yola çıktılar.
Ankara ulaşım ve haberleşme güvenliği açısından çok uygun bir şehirdi.
Ankara’da bir yandan Milli Mücadele’yi yürüttü, bir yandan da yeni kurulacak devletin temellerini attı.
Yapılan çalışmalardan tüm halkının haberdar olması için Yunus Nadi ve Halide Edip Adıvar’ın önerisiyle Anadolu Ajansının kurulması talimatını verdi.
6 Nisan 1920’de kurulan Anadolu Ajansı, Cumhuriyet yolunda kurulan ilk kurum oldu.
Üç yıl sonra Anadolu’nun çeşitli yerlerindeki işgaller fiilen sona erdi ve yokluklar içerisinde verilen mücadele nihayet başarıya ulaştı.
29 Ekim 1923 Pazartesi saat 20.30
Atatürk, 28 Ekim 1923’te Çankaya Köşkün’deki bir akşam yemeğinde yakın çalışma arkadaşları İsmet İnönü ve Ali Fuat Cebesoy’un da aralarında bulunduğu konuklara şöyle seslendi:
“Efendiler, yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz.”
Milletçe tüm imkanların seferber edilerek verilen mücadeleyle elde edilen kurtuluş, 29 Ekim 1923 Pazartesi saat 20.30’da Türkiye Büyük Millet Meclisinde (TBMM) Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun ilanıyla taçlandı.
Cumhuriyetin ilanı "Yaşasın Cumhuriyet" sesleri ve alkışlarla karşılandı.
Mustafa Kemal Paşa 158 oyla Cumhurbaşkanı seçildi.
O gece Ankara’da 101 pare top atışı yapıldı ve yurt genelinde bayram havasında kutlandı
Ulusal ve uluslararası medya, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu manşetlerine taşıyarak kamuoyuna duyurdu.
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal TBMM kürsüsünde
Cumhurbaşkanı unvanıyla kürsüye çıkan Mustafa Kemal Paşa'nın milletvekillerine hitabı TBMM kayıtlarında şöyle yer aldı:
"Efendiler, asırlardan beri Doğu'da haksızlığa ve zulme uğramış olan milletimiz, Türk milleti, gerçekte soydan sahip bulunduğu yüksek kabiliyetlerden yoksun zannediliyordu. Son yıllarda milletimizin fiili olarak gösterdiği kabiliyet, istidat ve kavrayış kendi hakkında kötü düşünenlerin ne kadar gafil ve ne kadar gerçeği görmekten uzak, görünüşe aldanan insanlar olduğunu pek güzel ispat etti. Milletimiz, kendisinde var olan vasıfları ve değeri, hükümetin yeni adıyla medeniyet dünyasına çok daha kolaylıkla gösterebilecektir. Türkiye Cumhuriyeti, dünya devletleri arasında tuttuğu yere layık olduğunu eserleriyle ispat edecektir.
Arkadaşlar, bu yüksek rejimi yaratan Türk milletinin son dört yıl içinde kazandığı zafer, bundan sonra da birkaç misli olmak üzere kendini gösterecektir. Bendeniz, kazandığım bu güven ve itimada layık olmak için pek önemli gördüğüm bir noktadaki ihtiyacı arz etmek mecburiyetindeyim. O ihtiyaç, yüce heyetinizin şahsıma karşı gösterdiği sevgi, güven ve desteğin devamıdır. Ancak bu sayede ve Tanrı'nın yardımıyla, bana verdiğiniz ve vereceğiniz görevleri en iyi şekilde yapabileceğimi ümit ediyorum.
Daima sayın arkadaşlarımın ellerine çok samimi ve sıkı bir şekilde yapışarak, kendimi onların şahıslarından bir an bile uzak görmeyerek çalışacağım. Daima milletin sevgi ve güvenine dayanarak hep birlikte ileri gideceğiz.
Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır."
[Cumhurbaşkanı seçilen Mustafa Kemal'in TBMM'ye hitabı]
Cumhuriyeti kuran kadro devlet kaybetmiş bir kadroydu ve bunun kök sebeplerini çok iyi biliyorlardı. Yeni devletin kurallarını ve kurumlarını bu ihtiyaçlar doğrultusunda, modern çağın gereklerini esas alarak kurguladılar.
Türkiye Cumhuriyeti bugün 100 yaşında, nice 100. yıllara.
Ben de Cumhuriyetin kurulduğu ve yaşadığım yer Ankara'da gerçekleştirilecek etkinliklere katılarak, bu milli coşkuya eşlik edeceğim.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.
Bu mukaddes ideal uğrunda gençliğini ve hayatının en güzel yıllarını ortaya koyan Kurucu Cumhurbaşkanımız Mustafa Kemal Atatürk'ü, silah arkadaşlarını, isimleri meçhul tüm şehitlerimizi, gazilerimizi saygıyla ve rahmetle anıyorum.
Minnettarız.